Hafif sıcak
hafif serin günlerin ardından öyle böyle
on bir ayın sultanı Ramazan’ın da sonuna geldik. Cemaat huşu içinde geçmek bilmeyen on yedi
saatin dolmasını beklerken açıkçası ben arabanın yağını suyun eksik etmeyenlerdendim.
Önümüzdeki
haftanın sayılı iş günü ile geçecek olması, kumbarayı kıran her kesimden insana
tatil için Piri Reis kadar olmasa da hasbel kader bir rota çizdirdi. Gündeme
tüm ağırlığıyla oturan tatil programları, smaç rekoru kıran döviz kuruyla, kör
döğüşü yapan siyasi partilerin artık magazinsel haber tadında izlediğimiz
acizlik tablolarını unutturuyor.
Olacakları
görmek gibi bir gücüm elbette yok ama ruhuma
daral getiren ritüelleri cami hocasının bayram namazının kılınışını tarif
ettiği gibi sıralamakta fayda var.
Sabah kalkılacak,
yarı uyur halde camiye doğru yola düşülecek. Spekülatif şekilde artan cemaatin
içinde yer bulmanın imkansıza yaklaştığı o anların birinde kaşla göz arasında
bir anlık boşluktan faydalanılacak ve rahatı kaçırılan abilere kafa selamı
çakılacak.
Huşu içinde
kılınan namazdan sonra bağışlar takdim edilerek, nüfus müdürlüğünce kütüğün
bağlı bulunduğu fırının sırasına girilecek.
İnternetten hazır mesajlar kopyalanıp, tüm kişi listesine gönderilecek
ve bayramı kutlama ihalesi böylece taşeronlara devredilmiş olacak.
Tatil
bölgesine gitmek için trafikte hayatını ortaya koyanlar ise mayalanmış hamur
misali şişen fiyatlarla kardeş kardeş oturup, ne iyi oldu da geldik sakızı
çiğneyecekler.
Bayramı
takip eden Pazartesi günü ise Ramazan naftalinlenerek kutusuna koyulacak. Ağzı
sıkıca bağlandıktan sonra çocukların ulaşamayacağı serin yerlerde, on bir ay
boyunca güvenle muhafaza edilecek.
Sonra ahey
ahey ve yer yer tey tey çekilerek gerdan kırmalarda eski düzene dönüş
kutlanacak.
VER ODUNU
Gelsin
gıybet şöyle yeter dinlendi denilecek ve yine baş köşeye oturtulacak.
Dünya
üzerinde var olan tüm din ve inanışlara göre, yalan söylemek yasakken; hadi
onları da geçtim insanın kendinden ve çevresindekilerden tiksinmemesi için köşe
bucak kaçması gereken yalan yere yemin etmeler boşları götürürken, kuyu
kazmalar yarım bırakılan yol yapım işlerine devam edecekler.
Kuralı ihlal
edenler “Keko” kısaltmasıyla en arkadan indirimli biletle teselli edilecek,
verilen zekat ve fitreler cukkalama yöntemleri
ile serçe pençesi tekniği uygulanarak çaktırmadan ince ince yerine
konacaktır.
Faiz gol
kralı koltuğunu kimseye kaptırmazken, “E ama ne yapalım herkes faiz alıyor”
kılıfı kuru temizlemenden geldiği için mevzuya cuk diye oturacaktır.
Faizle yenen
hurmaların, bir türlü geçmeyen kanamalı esnaf ağlamasının katığı olduğu
görmezden gelinerek ortada çevrilen top yine sahipsiz kalacaktır.
Tozu dumanı
yutmaktansa, tozu dumana kattığını zanneden ateşi cürmünden küçük
tozutmuşlar, ağızlarını bükerek
verdikleri ulvi ve dini tavsiyeleri Kuran-ı Kerim’de defalarca söylendiği halde
üç beş kuruşa değişmeyi üstün zeka madalyası sanacak, kendilerini sevenler
olarak niteledikleri kişileri elli farklı sosyal paylaşım mecrasından Sherlock
Holmes gibi takip edip delilleri toplamayı ise tripkâr tavırlarına sermaye
yapacaklardır.
Bunlar
yetmezmiş gibi, yaşça büyüklerin nerde o eski bayramlar şarkısı tüm radyolarda
liste başı olacak namazdan sonraki tesbihatlarda bir tur da “bitse de gitsek,
Rabbim sen kurtar, akıl ihsan et” diye okunduktan sonra ümmeti Muhammed’in
şefaati için akıllı telefonlardaki en kafa kaldırılamayan uygulamaya
üflenecek.
Ramazan
bayramınızı kutlar esenlikler dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder