28 Temmuz 2015 Salı
DÜNYA BARIŞI
DÜNYA BARIŞI
Kurulduğu günden beri dünyada bir savaş ve durmak bilmeyen kan akıtma yarışı. Yaşlı gözler bakarken, toprağa verilen cansız soğuk bedenler ardı sonu gelmedi. Hayır ağzımı bozmayayım diyorum, dayanamıyorum. Düşünüyorum işin içinden çıkamıyorum. Hepimiz bir ana ve babadan geliyorsak, ne ara siz, biz ve öteki olduk. Ötekinin insan olduğunu niye unuttuk.
Din düzleminde Allah sana ne demiş, insan ol demiş; insanlığın yaratılış şerefine layık ol. Dünya nizam namesi olarak da bak bu kitapları gönderiyorum oku anla ve rehber olarak takip et. İnsan olmanın kriterlerine uy, dürüst ol, namuslu ol ahlaklı ol, insanları hayvanları ve yaratılmışların hepsini sev. Hiçbir şeye zarar verme. Allah rızası için yaratılmışlara iyilik yap. Ondan sonra da Allah’a ibadet et, oruç tut, namaz kıl, zekat ver.
Ama işin büyük kısmı önce insan olmak. Ha sen dersen ki ben Allah’ın dediği gibi insan olmayı bir kenara bırakıyorum, ben şöyle namaz kılarım, şöyle oruç tutarım, şöyle nafile namaz kılarım, hiç muteber değil. Allah insanlık düzleminde yaratılmış olanı mutlu kılmayı emretmiş. Ama bugün herkes bunu göz ardı etmiş, rekât skorunun peşinde.
Daha büyük olan problem ise din düzleminde insanlara iyiliği telkin ederek insanları mutlu kılamıyorsun, Din şemsiyesi altında ümmet alt şemsiyesi yapıyorsun mezhepler çarpışıyor. Sünni ise Alevi çıkıyor, Şii çıkıyor; Hristiyanı ayrıı, onun içinde Ortodoksu, Protestanı, Evenjelisti, Kataoliği bir sürü karşıt doğuyor. Demek ki din düzlemi insanları mutlu edecek bir zemin değil, muhakkak karşıt yaratıyor.
Milliyet şemsiyesi yapıyorsun, ırklar çarpışıyor. Demek ki bu düzlemler doğru düzlemler değil. Allah bize doğru düzlemi emretmiş biz onu algılayamamışız.
O zaman Allah’ın mesajlarını doğru algılamak ve ilmi tamamlamaya çalışmak lazım. Dünya’da kainatta bütün insanların mutlu olabilmesi için, tek zemin, tek şablon var. İnsan olmak şablonu. Allah da bunu emretmiş. Derin düşünürlerse bunu bulacaklar. Derin düşünmesi gerekenler derken top yekun hepimizi kastediyorum. Göremezsin ki bir bilim adamının bir din adamını öldürdüğünü. Ama tersi durumlar duymaya alışıp da bize dizi kanalına zap yaptırıyor.
Allah ne demiş, “Yaratılış şanına layık ol” adam ol! Bunu kutuplardakine de demiş, ekvatordakine de demiş, Afrika’dakine de demiş. Dünyanın her yerindekine. Şimdi bakıyorsun eğer insanlar sadece ve sadece insan olmak düzleminde ve insan olmak şablonunda hareket etseler kainatta mutsuzluk yok.
Evet her dinin belli farzları var ama hiçbiri sana insanlık düzlemini bir kenara koy demiyor. Önce insanlığı yerine getir çünkü öbürleri eksik kalsa bile insanlığını bozamıyorsun.
Şablon ve terazi çok basit. Allah’ın yaratmış olduklarına yapmış olduğun iyilikler ve Allah’ın yaratmış olduklarına yapmış olduğun kötülükler. Ozon tabakasını deldin, insanlık düzleminden çıktın. Toprağı zehirledin denizi kirlettin, yalan söyledin; beş milyon yıl ibadet etsen de sana geçmiş olsun.
Ama şimdi bizim derdimiz mahallede çekirdek çitleme sevdası.
Sen orucu nasıl tuttun. Ben Sunni’yim orucu böyle tuttum namazı da böyle kıldım. Ben de Şii’yim orucu böyle tuttum namazı da böyle kıldım. Ha siktir lan olur mu öyle diye başlayan tartışmalar yüzyıllık savaşlara dönüşüyor. Din düzleminde ırk düzleminde kavga hiç bitmiyor. İnsanlık düzlemine getirip koydun zaman bütün karşıtlıklar ortadan kalkıyor, her yer günlük güneşlik. Kainat bu düzleme gelmediği sürece kainatta mutluluk ve huzur yok. Bu şablona göre eğitilirler ve yaşarlarsa, kavga yok huzursuzluk yok, fakirlik yok.
Peki Müsaade ederler mi?
Onların ben ta….
17 Temmuz 2015 Cuma
HAYDİ YALLAH
Günlerden bayramın birinci günü yer İstanbul. Sokaklar eski
moda western (vestern) film çekecek kadar sakin, düello yapılabilecek kadar
boş. Şehrimin tüm kaosu 2 gün içinde logar kapağından akar gibi tahliye edildi
ve şu anda tek tük geçen arabalarla kuşların sesi hakim soluduğum nefese.
Geride kalanların, ben
de İstanbul’u bayramda seviyorum, çok güzel oluyor şarkısını hiç mırıldanmayacağım,
çünkü çok baydı. Ama bu noktada dikkatimi çeken iki unsur var.
SIĞIŞIRIZ BE ABİ
Yahu nasıl bir hayat yaşıyorsak, nasıl bir baskı altındaysak
toplasan iki günlüğüne bir yerlere kaçıyoruz, hem de onca trafik, stres ve her
bayram görmeye alışkın olup da bile bile lades dediğimiz ölüm tehlikesi
karşısında. Hadi kaçtık diyelim, ki ben de birkaç kez yaptım o deliliği, ulen
gittiğin yer daha büyük bir azap. Ama olsun biz sığışırız abi; yola sığışırız,
arabaya sığışırız, gittiğimiz yerdeki otele sığışırız, artık bıçak nasıl kemiğe
dayandıysa; çıkar bizi buradan kıvamına geldik hepimiz.
TAHLİYE
Allah korusun yarın öbür gün bir meteor İstanbul’a yaklaşıyor
olsa, öyle teyakkuz durumuna filan girip
millete Amerikan panikleri yaşatmaya gerek
yok. Sen bir hafta önceden haber ver yeter. Maksimum iki gün içinde, en sağlam
askeri düzen altında hiçbir yönlendirme ve müdahaleye gerek kalmadan şehri
boşaltır; dönünce de harfiyatı kaldırıp yıkılanların yerine yenisini lego yapım
süresinde dikeriz.
12 Temmuz 2015 Pazar
DÜNYA MUTFAĞI
Geçtiğimiz yıllar boyunca türlü türlü şaşakalozluğu konaklama
fiyatına satan ithal mutfak temsilcisi restoranlara inat sonunda halk kendi
direncini ve iradesini ortaya koydu.
Sevinç ve üzüntü başta olmak üzere yapılan hiçbir şeyde
ortayı bulamama alışkanlığımız, bu konuda da icra edilenin “Ne var ki bunda”
tepkisiyle menülerde yerini almasını sağladı.
Bugün artık İstanbul’daki en kıçı kırık kafenin menüsünde bile
Dünya mutfağının eşsiz olmasa da, ye de git işte muamelesi yapan seçenekleri
yer alıyor.
Benim kişisel favorim ise, tarifsiz bıjırtısı ile görenlere “La
bu ne ki” dedirten fajita.
Diyaloglar duruma göre farklılık gösterse de
sonuçlar hep aynı üçgen içinde sıkışıp kalıyor.
-
-Hoş geldiniz abi, ne alırdınız.
- -Sen ne tavsiye edersin?
- -Abi bizde zaten dünya mutfağı var, yani böyle hamburgerinden,
risottosuna kadar; ama ben abime şöyle bıj bıj bıjlayan bir fajita yaptırayım,
gerçekten çoh güzel oluyor.
-
Yani hep yiyoruz ama..
- -Abi öyle deme, bizimki başka geçen buraya adam taa
Meksika’dan gelmiş, ona da yaptıh, yav inan adamın ahlı boncuh oldu. Diyor ki
bu nasıl güzel bıjlıyor. Yeminlen memlekette biz eşşek eti yiyoruz.
- -Peki madem.
- -6 numaraya fajita çek!! Abi ayran dolduyorum J
Gel gelelim bu elit dünya karması gerek rengi gerek kokusu
gerekse fiyatıyla karnı aç bizlere kendi numaralarını gösterirken, anam usulü
mercimek yel gider kum kalır edasıyla listelerdeki onursal başkanlık görevini
yürütmeye devam ediyor.
Ağız tadıyla yemeniz dileğiyle…
11 Temmuz 2015 Cumartesi
HAKKIMIZDAN HAYIRLISI
Hafif sıcak
hafif serin günlerin ardından öyle böyle
on bir ayın sultanı Ramazan’ın da sonuna geldik. Cemaat huşu içinde geçmek bilmeyen on yedi
saatin dolmasını beklerken açıkçası ben arabanın yağını suyun eksik etmeyenlerdendim.
Önümüzdeki
haftanın sayılı iş günü ile geçecek olması, kumbarayı kıran her kesimden insana
tatil için Piri Reis kadar olmasa da hasbel kader bir rota çizdirdi. Gündeme
tüm ağırlığıyla oturan tatil programları, smaç rekoru kıran döviz kuruyla, kör
döğüşü yapan siyasi partilerin artık magazinsel haber tadında izlediğimiz
acizlik tablolarını unutturuyor.
Olacakları
görmek gibi bir gücüm elbette yok ama ruhuma
daral getiren ritüelleri cami hocasının bayram namazının kılınışını tarif
ettiği gibi sıralamakta fayda var.
Sabah kalkılacak,
yarı uyur halde camiye doğru yola düşülecek. Spekülatif şekilde artan cemaatin
içinde yer bulmanın imkansıza yaklaştığı o anların birinde kaşla göz arasında
bir anlık boşluktan faydalanılacak ve rahatı kaçırılan abilere kafa selamı
çakılacak.
Huşu içinde
kılınan namazdan sonra bağışlar takdim edilerek, nüfus müdürlüğünce kütüğün
bağlı bulunduğu fırının sırasına girilecek.
İnternetten hazır mesajlar kopyalanıp, tüm kişi listesine gönderilecek
ve bayramı kutlama ihalesi böylece taşeronlara devredilmiş olacak.
Tatil
bölgesine gitmek için trafikte hayatını ortaya koyanlar ise mayalanmış hamur
misali şişen fiyatlarla kardeş kardeş oturup, ne iyi oldu da geldik sakızı
çiğneyecekler.
Bayramı
takip eden Pazartesi günü ise Ramazan naftalinlenerek kutusuna koyulacak. Ağzı
sıkıca bağlandıktan sonra çocukların ulaşamayacağı serin yerlerde, on bir ay
boyunca güvenle muhafaza edilecek.
Sonra ahey
ahey ve yer yer tey tey çekilerek gerdan kırmalarda eski düzene dönüş
kutlanacak.
VER ODUNU
Gelsin
gıybet şöyle yeter dinlendi denilecek ve yine baş köşeye oturtulacak.
Dünya
üzerinde var olan tüm din ve inanışlara göre, yalan söylemek yasakken; hadi
onları da geçtim insanın kendinden ve çevresindekilerden tiksinmemesi için köşe
bucak kaçması gereken yalan yere yemin etmeler boşları götürürken, kuyu
kazmalar yarım bırakılan yol yapım işlerine devam edecekler.
Kuralı ihlal
edenler “Keko” kısaltmasıyla en arkadan indirimli biletle teselli edilecek,
verilen zekat ve fitreler cukkalama yöntemleri
ile serçe pençesi tekniği uygulanarak çaktırmadan ince ince yerine
konacaktır.
Faiz gol
kralı koltuğunu kimseye kaptırmazken, “E ama ne yapalım herkes faiz alıyor”
kılıfı kuru temizlemenden geldiği için mevzuya cuk diye oturacaktır.
Faizle yenen
hurmaların, bir türlü geçmeyen kanamalı esnaf ağlamasının katığı olduğu
görmezden gelinerek ortada çevrilen top yine sahipsiz kalacaktır.
Tozu dumanı
yutmaktansa, tozu dumana kattığını zanneden ateşi cürmünden küçük
tozutmuşlar, ağızlarını bükerek
verdikleri ulvi ve dini tavsiyeleri Kuran-ı Kerim’de defalarca söylendiği halde
üç beş kuruşa değişmeyi üstün zeka madalyası sanacak, kendilerini sevenler
olarak niteledikleri kişileri elli farklı sosyal paylaşım mecrasından Sherlock
Holmes gibi takip edip delilleri toplamayı ise tripkâr tavırlarına sermaye
yapacaklardır.
Bunlar
yetmezmiş gibi, yaşça büyüklerin nerde o eski bayramlar şarkısı tüm radyolarda
liste başı olacak namazdan sonraki tesbihatlarda bir tur da “bitse de gitsek,
Rabbim sen kurtar, akıl ihsan et” diye okunduktan sonra ümmeti Muhammed’in
şefaati için akıllı telefonlardaki en kafa kaldırılamayan uygulamaya
üflenecek.
Ramazan
bayramınızı kutlar esenlikler dilerim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)